10 Temmuz 2009

Bagel, Bagel, Bagel

Merhaba Sevgili Okurlar,
Bugün sahilde kahvaltı edebileceğiniz deniz görmeyen ancak püfür püfür bahçesinde ağaçlarında altında korna sesi ve egzos dumanı olmadan çay keyfi yapabieleceğiniz bir mekandan bahsetmek istiyoruz. Yeniköy’deki Tribeca.
Eminiz birçoğunuz Etiler ya da Nişantaşı’ndaki şubelerinden birine uğramışsınızdır. Yeniköy’deki Tribeca lezzet ve ambiyans anlamında diğerlerinden de çok farklı değil. Sadece Yeniköy gibi güzel bir semtte olması ve servis elemanlarının içtenlik ve çalışkanlığı bu şubeyi diğerlerinden ayıran en büyük özelliklerden.
Burası bagel diyarı. Çeşit çeşit bagelları türlü şekillerde yapıyorlar. Biz o sabah kahvaltı için gitmiştik. Ancak siz günün her saati gidebilirsiniz. Çünkü kahvaltı dışındada çok lezzetli yemekleri var. Nitekim biz de pek kahvaltılık yemedik.

Yukardaki resimde gördüğünüz bagel Philedalphia Cheese Steak aşağıdaki ise Somonlu bagel. Her ikiside coleslaw ve patates kızartması ile geliyor. Ancak Somonluyu seçerken biraz daha sağlıklı olsun diye yanına domates-salatalık söğüş istedik.
Philedalphia Cheese Steak i Amerika’da yiyenler burun kıvırabilir. Fakat ismine takılmazsanız çok lezzetli bir sandeviç yediğinizi fark etmeniz zor olmaz. Et tam kıvamında pişmiş ve sulu. Peynir tamamen eriyerek etle bir olmuş. İçindeki sote sebzeler sandeviçin tadını başka yöne çekmemiş. Malzemeden çalınmamış. Bagelını sarmısak ve soğanlı ısmarladık. Çok iyi uyum sağladı.

Somonlu bagel ise normalde kaparili krem peynir ile servis edilmesine rağmen biz sade krem peynirli istedik. Somon tazeydi ve çoğu yerde olduğu gibi pörsümemişti. Somonlunun bagelını kepekli seçtik. Üzerinde yulaf ve çekirdek taneleri vardı. Her gittiğimizde bu kombinasyonu kesin ısmarlıyoruz. Lezzeti midelere şenlik.
Bu iki bagelın bizi kesmeyeceğini bildiğimizden ortaya çırpılmış yumurta söyledik. Bu arada sadece iki kişi olduğumuzu hatırlatmak isterim. Yumurtanın yanında da bagel servis ediyorlar. Onu da sade istedik. Her nekadar yapımı kolay bir yumurta çeşidi gibi gözüksede aslında kıvamını tutturmak oldukça zor. Ancak Tribeca’da bunu çok iyi beceriyorlar.
Her yemeğin sunumu çok özenli. Öncedende belirttiğimiz gibi servis elemanları müşteri “dinliyor” ve “güler yüzle çalışıyor”. Popüler kafelerin çoğunda artık servis kalitesi kalmadı. Büyükdükçe iş çığrından çıkıyor. Garsonlar müşteriyle aşık atıyor. Ne diye o kadar paralar veriliyor anlamak zor. Ancak burası mütevaziliğinin arkasında çok profesyonel bir ruh taşıyor. Ortalama bir fiyat ödeyip çıkıyorsunuz. Denemenizi tavsiye ederiz.

Riva'da Balık Keyfi


Yine bir balıkçı notumuzla karşınızdayız sevgili okurlar. Kulağa uzak gelse de direksiyondayken o kadar uzak gelmeyen Riva’ya uğradık bu sefer. Eğer Acarkent-Beykoz Konakları önünden geliyorsanız, bu yerlerin önünden 10-15 dakika gibi kısa bir zamanda, kolay bir yolla ulaşabildiğiniz Riva, tipik bir yazlık sahil kasabası havasında. Hemen girişinde ise bizim ziyaret yerimiz bulunuyor: Riva Yelken.

Riva Deresi’nin hemen yanıbaşında bulunan bu balıkçıda oturduğunuz zaman, sade bir yeşillikten oluşan koridorun sonundan Karadeniz’i görüyorsunuz. Yürüseniz, bir kaç adım ilerinizde duruyor koca Karadeniz. Gayet dinlendirici bir manzaraya sahip bu yere eğer akşam uğrarsanız, enfes bir gün batımı da size hediyedir.

Mekana girişte hoşça karşılandıktan sonra dere kenarındaki masamıza kurulduk. Onlarca çeşit meze bulunmamasına rağmen, temel ihtiyacınız olacak mezeler mevcut yine de. Bizim siparişini verdiğimiz köz kırmızı biber, yine közde patlıcan salatası – ki gayet güzel közlenmiş ve limonlanmıştı, deniz börülcesi – çok hoşumuza gitmedi açıkçası vasattı, marine edilmiş uskumru – lezzeti normaldi, süzme yoğurtla yapılmış başarılı bir semizotu salatası, bir adet çoban ve bir adet mevsim yeşilliklerinden oluşan büyük ve güzel salataları bu gruptan sayabiliriz örnek olarak. Bayat ekmeğin kızartılıp getirilmesine alışkınız ancak İstanbul dışında sayılacağımız için, güzel katkısız bir ekmek geldi yanlarına. Bunlar dışında isterseniz soslu ahtapot salatası, kabak çiçeği dolması, acılı ezme ve bir kaç mezenin yanı sıra, kalamar, karides gibi ara sıcak seçenekleri de mevcut.

Bu arada garsonumuzun da tavsiyesiyle bir büyük deniz levreğini de sipariş ettik. Hemen belirtelim; içki içecek olanlar dikkatli olsunlar, açık, temiz bir deniz havası hemen çarpabilir. Bir bütün olarak ızgaraya konulmasını talep ettiğimiz için yavaş yavaş olan levreğimizi beklerken biz de sessizliğin ve doğanın tadını çıkardık. Sonuç kısmına direk atlamakta fayda var, levreğimiz oldukça lezzetliydi, çok güzel pişirilmişti, balığın kendi lezzeti de çok yerindeydi. Kısacası tam not aldı balığımız.

Bu sefer içki ya da ara sıcak söylemedik, tatlı, meyva türü şeyler de almadık. İçkisiz, ara sıcaksız, tatlısız meyvasız bir hesap için adam başı 50TL ödedik. Bunları da alsak çok da artmayacaktı gerçi hesabımız ama genel kriterlerimiz içinde normal ve pahalı seviyeleri arasına sıkışabilecek bir tutardı. Yemek olarak da, genel anlamda lezzetli bir yer diyebiliriz. Son olarak, güneşi batırıp bir çay içip tekrar dönüş yolumuza koyulduk. Bir daha yine gelmek üzere anlaştık kendi kendimize ve çilekeş trafiğimize geri döndük.