18 Mart 2009

Kahvaltı Günlüğü - Beyaz Fırın



Selamlar,
Bugün size Anadolu Yakası'nın kahvaltı ve 5 çayı mekanlarından biri olan Erenköy Beyaz Fırın maceramızı aktaracağız. Eskiden bir tek Kadıköy'de olan, şimdi ise Anadolu Yakası'nın her tarafına yayılan bu mekan popülerliğini her geçen gün arttırıyor, o kadar ki "vale" hizmeti sunacak iddiada. Fakat buna paralel olarak ürün ve servis kalitesini düşürüyor. Mekan her ne kadar self-service olsa da çalışanların bezgin ve bıkkın halleri, soru cevaplamaya tahamüllerinin olmayışı, "yoksa yok. alternatif üretemem. ne varsa onu yiyin." bakış açıları ve ürünlerin sıklıkla yenilenememesi müşteriler için pek çekici değil.
Biz o gün yulaflı ve sade ekmeğe yapılmış iki tane sandviç aldık.
Yulaflının içinde salam, dil peyniri, hamburger peyniri, marul, domates ve salatalık vardı. Hamburger peynirinin ne işi olduğunu sorabilirsiniz.Fakat enteresan bir şekilde sandviçin kilit noktalarından biriydi. Bu sandviçi soğuk olarak yiyebilirsiniz. Ancak biz ısıttırıp yedik. Belki içinden salatalığı ve marulu çıkarsak daha iyi olurdu. Sonradan aklımıza geldi. Çok bir özelliği olmayan, vasat bir sandviçti.
Sadesi ise üç peynirliydi (dil peyniri, çerkez peyniri ve isli peynir). İtalyanların yaptığı paninilere benziyordu. Fanları varsa tavsiye edilir. Peynirlerin yeteri derecede tuzlu oluşu ekmeğin tuzsuzluğunu güzel bir şekilde dengelemiş.Isıttırınca dışı kıtır kıtır, içi ise erimiş peynirle yumuşacık oldu. Ayrıca bu sayede isli peynirin hafif dumansı tadıda tüm sandviçe yayılarak ayrı bir tat kattı. Dengeli bir kombinasyon örneği. Ağzımıza layık.
Beyaz Fırın ile ilgili genel kanı ise tezgahlarda sergilenen yemeklerin göründükleri kadar lezzetli olmayışıydı. Fakat sandviçlerdeki malzeme bolluğu takdire değer. Diğer bir ortak düşünce ise iki sandviç, bir büyük çay ve bir portakal suyuna yirmibeş milyona yakın para istemelerinin şaşılacak bir durum olmasıydı. Yediğimiz vasat sandviçlerin nesine o kadar para alıyorlar? Anlayamadık. Verdiğimiz paranın karşılığını alamadık. Eskiden hatırlarım ne fiyatlar bu kadar abartılıydı ne de yemekler böylesine özelliksizdi. Tek teselli yağmurun dinmesi ve sahilde gezinti yapabilmemiz oldu. Deniz öylesine sakindi ki tüm dertleri aldı.

11 Mart 2009

Sıcak Çikolata Banyosu


Yine bir Kanyon günü, yeni bir lezzet günü! Bu sefer Kanyon AVM'nin giriş katında bulunan Kitchenette'teyiz. Sık mola duraklarımızdan birisi olan bu mekan hem bir bar hem bir cafe hem de bir brasserie tarzında.Mekandan fazla söz etmeden hemen deneyimimize geçmek istiyorum. Bu seferki deneyimimiz "Sıcak Çikolatalı Tart"tı. Adeta klasik tart postu altında bir sufleydi. Gönülleri fethettiği yetmiyormuş gibi, gözleri de fethediyor. Daha net bir tarifle, şöyle betimlemek uygun olur sanırız ki: "Suflenin etrafı ince hamurlanmış hali". Sonucu daha çok merak eder gibi olabilirsiniz, bu yüzden de "tat nasıldı?" diye soranlara cevabım: "Ona diyecek hiçbir şeyim yok!" şeklinde olur..Bir yemeğin tadı kadar en az sunumunun da önemli olduğunu herkes bilir. Büyükçe bir tabağın içinde getirilen bu tartın yanında - ne yazık ki - bir iki top da vanilyalı dondurma sunuluyor. Görüntü olarak tatmin edici gözükse de, tat olarak hayal kırıklığı yaşatıyor. Bilenler için; Moda'daki Ali Usta, Bebek'teki Mini dondurma ya da Çeşme Veli Usta standardı beklemek belki yanlış olur bu yancı dondurmadan ama yine de hazır ve hiç lezzetli olmayan bir dondurmayı da böylesine güzel bir çikolata gölünün içinde eritmeye vicdanınız elvermiyor. Bu tabii ki çok büyük bir eksik ama asıl odak noktamız burada sıcak tatlımız!
Sufle severlerle tart severlerin buluşma noktasında onlara bir de çikolata hastaları katılırsa, bu tatlıyı baş tacı edebilirler rahatlıkla. Çok yakın bir arkadaşımızın tavsiyesi ve zorlamasıyla el attık bu tatlıya, hatta nasıl yeneceğini de uygulamalı gördük, öğrendik.
İşte bu tatlının kullanım kılavuzu: Gözünüzün şehvetine yenilip de ilk kaşığı tartın kenarına vurursanız baştan kaybedersiniz. Zira içinden akacak çikolatayı kaçırırsınız ve bir daha da geri döndüremezsiniz! Ondandır ki mutlak suretle ilk kaşığınızı tatlının ortasına daldırın ve ortadan yanlara doğru tadınız. Her lokmayı ufak miktarda almak benliğiniz için bir artı olacaktır, yoksa çabucak bitirip doyuma ulaşamazsınız. Ne kadar kötü de olsa, dondurmadan da küçük bir parça alıp kaşığınızı dondurmalı şekilde tatlının ortasına batırmayı deneyiniz. Kısa sürede farkedeceksiniz ki, dondurmanız ve akışkan sıcak çikolatanız bir bütün olacak, zevkinizi katlayacaktır. Bu sürece dayanabilmeniz size kalmış, ama çok dayanamam diyenler için o zaman tartın yarısı bitirildiğinde artık etrafındaki hamurun yenmesi gerekliliğini belirtelim. Zaten tabağı bulaşıkçıya bırakmadan temizlemiş olmanız an meselesi.
Yan etkileri:Yüksek kalori içerdiğinden yağ yapar. Bel bölgesinde genişlemeye yol açar. Seratonin salgınızı (mutluluk hormonu) arttırır. Muhabbet dönen bir masada iseniz ortamın sessizliğe gömülmesine yol açar. Etrafınızdaki diğer sesler anlamsızlaşabilir.
Dünyaya dönecek olursak; tatlımızın yanında çay ve cappucino aldık ama takdir edersiniz ki böyle bir tatlının ardından bunlara yorum yapmak pek mantık işi olmaz. Yine de, demleme çayları ne kahvehane usulü acı ne de poşet çay usulü tatsız, tam olması gerektiği gibiydi. Şekerle tatlandırılmaya muhtaç olmayan bir çay. En büyük artısı ise çayınızı kocaman bir "mug"da alabilmeniz, ki tiryakiler için nimet sayılabilir. Kahve ise klasikti, ne kokusuyla aklınızı başından alıyor ne de hazırları gibi itici geliyor. Onlara da "iyiydi" diyelim şimdilik ve gelecek yazılarımızda daha iyilerini yazma sözünü verelim.

3 Mart 2009

Kanyon'un Belçikalısı

Kanyon AVM'ye girdiğinizde Teknosa'nın bulunduğu taraftan yukarı çıkıldığında, yürüyen merdivenlerin hemen önünde sizi G katına buyur eden bir mekan; Le Pain Quotidien. Bu meşhur Belçikalı zincirin bir halkası olan cafe, tam köşede konumlandırıldığı için hem alışveriş merkezinin ortasına dönük hem de yürüyen merdivenler tarafına hakim. Hangi tarafa bakarak oturmak istediğiniz size kalmış. Gerçi her iki cephede de göreceğiniz sadece insanlar! Bir alışveriş merkezinin içinde manzara beklemek yanlış olurdu zira.
Dekorasyonu -kaba tabirle- tahta ağırlıklı. Masalardan, sandalyelere, servis dolaplarına kadar yer gök tahtadan ve bu hiç sıcak olmayan bir yapının içinde çok sıcak bir atmosfer yaratıyor. Hiç merak etmeyin; gözünüze de hitap eden kocaman bir vitrin arkasında taptaze ekmek çeşitlerini, iştah kabartan danishleri, koca koca bembeyaz meringueleri ve daha bir çok şeyi görüp tok karnınızı dahi acıktırabilirsiniz. Neredeyse tüm ürünlerin "organik" olanları da var, tercihinize kalmış. Mekanın ortasındaki büfede yerden tavana kadar reçelleri ve onlara korumalık yapan çikolatalı fındık ezmelerini görünce de kahvaltıya gelmenin daha da tatmin edici olacağını düşünüyorsunuz.
Gelelim deneyimimize. Vakit darlığından ötürü çabuk servis edilebilecek ve hızlıca tüketilebilecek bir seçim yapıp Tavuklu Panini siparişi verdik.Belirtmem gerekli sade değil, zeytinli paniniyle yapıyorlar bu sandviçi.Tavuğun yanı sıra, mantar, peynir, dereotu ve kendi hazırladıkları sosu koyuyorlar içine, sonra da sıcak olarak servis ediyorlar.Yanında süs sayılabilecek karışık yeşillik, çeyrek şekilde dilimlenmiş domates, dilimlenmiş salatalık ve turp bulunmakta. Eğer çok aç değilseniz panininin boyutu tatmin edici.
Son olarak, panini üstüne bir macchiato ve klasik çay (poşet çay) siparişi verdik. Herşeyin aksine ne çayımız tatmin ediciydi, ne de kahvemiz. Halbuki böyle bir cafe zincirinin, çayının (hele ki Türkiye'de) ve kahvesinin iddialı olması beklenirdi. Onları da sonraki bir yazımızda nerelerden temin edebileceğinizi memnuniyetle aktaracağız...

www.lepainquotidien.com